Sosyal Medya

Arınç: Mısır’la ilişkileri düzeltmemiz lazım

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’nin Mısır ile gerilimini sona erdirmesi gerektiği mesajını verdi. Arınç, “Bunun için adım atması gereken belki Mısır olacaktır ilk başta ama, bunu temin etmeliyiz” dedi.



Al Jazeera'nin sorularını yanıtlayan BaÅŸbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle olan iliÅŸkilerinin çok yakın zamanda kendi deyimiyle 'ıslak tülbent kuruyuncaya kadar' iyileÅŸeceÄŸini söyledi. Körfez ülkeleriyle olan Mısır ve Suriye kaynaklı soÄŸukluÄŸun 'olaÄŸan olmadığını' belirten Arınç, Mısır konusunda “Bunun zeminini hazırlamamız lazım. Adım atması gereken belki Mısır olacaktır ilk baÅŸta ama, bunu temin etmeliyiz” diye konuÅŸtu.

Arınç, Fethullah Gülen için yakalama kararı çıkarıldığını, Türkiye'de olmadığı tespit edildikten sonra 'kırmızı bülten' çıkarılacağını söyledi. Sorgusu yapılmadığı için Gülen hakkında henüz dava açılmadığını belirtti. Çözüm süreciyle ilgili ise Kürtlerin özerklik talebinde bulunmayacaklarını belirten Arınç 'Yola çıkarken bazı konuların kesinlikle kabul edilmeyeceÄŸi söylendi' diye konuÅŸtu.

GeçtiÄŸimiz günlerde yaptığınız bir konuÅŸmada, Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle iliÅŸkilerindeki soÄŸukluÄŸun “ıslak tülbent kuruyuncaya kadar”, yani hızla deÄŸiÅŸeceÄŸini söylediniz. Neyi kastediyorsunuz?

Biz aynı coÄŸrafyanın kardeÅŸ yaptığı insanlarız, ülkeleriz, milletleriz. OrtadoÄŸu olsun, Haliç ülkeleri olsun aynı tarihi, aynı inancı aynı müÅŸterek kültürü yaşıyoruz. Bunun bilincindeyiz hepimiz. GeçmiÅŸten bu yana çok köklü, derin, tarihi iliÅŸkilerimiz var. Yani bizim birbirimizden uzak olmamız, birbirimize karşı soÄŸuk davranmamız aslında mümkün deÄŸil.

Son zamanlarda yaÅŸanan bazı olaylar sebebiyle, Suriye olaylarını katabiliriz, Mısır’da yaÅŸanan son olaylardan bahsedebiliriz, belki Filistin’i, Gazze’yi iÅŸin içine koyabiliriz. Bazı ülkelerin yöneticileri ile hükümetimiz arasında veya  -ÅŸimdi CumhurbaÅŸkanımız - Sayın BaÅŸbakanımızla ilgili bir soÄŸukluÄŸu hissettik. Bu olaÄŸan bir ÅŸey deÄŸil.

Yani bunun mutlaka izale edilmesi lazım.

Belki her hükümet, her cumhurbaÅŸkanı, her baÅŸbakan farklı söylemlerde bulunmuÅŸ olabilir olaylar karşısında. Ama bu mutlaka tekrar bir beraberliÄŸe yol açmalı, eskisinden daha güçlü biçimde. Çünkü bizim sadece milletlerarasında, halklarımız arasındaki iyi iliÅŸkileri deÄŸil, ticari iliÅŸkilerimizi, siyasi iliÅŸkilerimizi, dış politikaya yönelik birlikteliÄŸimizi güçlendirmemiz lazım.

Yani iliÅŸkiler düzelecek mi?

BaÅŸta söylediÄŸim cümle iddialı bir cümle kabul edilebilir, yani bu coÄŸrafya bizi kardeÅŸ kıldı. Dolayısıyla Mısır’da yaÅŸanan bir darbe olayına, yani Sisi’nin gelip Mursi’yi bir ÅŸekilde alaÅŸağı etmesini, Türkiye demokrasi açısından farklı bir tepki vermiÅŸ olabilir. Ama daha sonra o ülkede geçiÅŸ süreci yaÅŸandı. Biz bunun da saÄŸlıksız olduÄŸunu söylüyoruz. Seçimler yapıldı Sisi iÅŸ başına geldi. Türkiye hala seçilmiÅŸ bir insanın ve hükümetin darbe yoluyla görevden uzaklaÅŸtırılmasını prensip olarak kabul etmediÄŸini söylüyor.

Fakat fiili bir durum da var. Bu fiili durumu da bütün dünya adeta normal kabul ediyor. Yani bugün Sisi Amerika’yı da ziyaret edebiliyor, batı ülkelerini de ziyaret edebiliyor. Bu konuda bizim Mısır ile süratle iliÅŸkilerimizi saÄŸlıklı bir zeminde götürmemiz gerekir. Bunun için adım atması gereken belki Mısır olacaktır ilk baÅŸta ama, bunu temin etmeliyiz.  

BirleÅŸik Arap Emirlikleri ve Haliç ülkeleri bunlar da bizim için çok önemli. Onlarda belki Mısır’da yaÅŸanan olaylara farklı bir açıdan Türkiye ile aynı düzlemde hareket etmiyor görünebilirler. Farklı endiÅŸeler olabilir, farklı pencerelerden bakıyor olabilirler. Ama bizim yine Haliç ülkeleriyle geçmiÅŸten gelen dostluÄŸumuzu bir ÅŸekilde güçlendirmemiz lazım.

Biz bütün bu ülkelerin huzur, güven ve istikrar içerisinde olmasını arzu ediyoruz. Çünkü Türkiye huzur, güven ve istikrar ile çok yol aldı. Biz bir taraftan AB sürecinde müzakere eden bir ülkeyiz. Bu ülkelerde bizim AB’de tam üyeliÄŸimize sıcak bakıyorlar. Halk çoÄŸunluÄŸunun Müslüman olduÄŸu bir ülkenin AB’de tam üye olmasını hepsi gönülden arzu ediyor.

Bütün bu aynı noktada beraberliÄŸimizin çok daha güçlü hale gelmesi lazım.Bir örnek vermemiz gerekebilir. Mesela Kıbrıs sadece Türkiye ve Yunanistan’ı ilgilendiren bir konu deÄŸil. Türkiye olarak çözüm sürecini destekliyoruz. Ancak Rum tarafı zaman zaman bazı bahanelerle bu süreci sonuçsuz kılıyor. Åžimdi Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile Mısır baÅŸta olmak üzere Arap ülkelerinin iyi iliÅŸkileri var. Bu Kuzey’deki Türk Cumhuriyeti’nin iliÅŸkilerine gölge vuracak noktada. Oysa onların çok gönülden Kıbrıs’ta müÅŸterek bir devlet kurulduÄŸu takdirde, toplumların eÅŸit olarak temsil noktasında bir araya geldiÄŸi bir Kıbrıs’ın hem onlar, hem de o ülkede yaÅŸayan toplumlar açısından büyük bir deÄŸeri var. Dolayısıyla bizim bir sonuca gitmemiz açısından bu ülkelerin desteÄŸine de ihtiyacımız bulunuyor.

Özetle ÅŸudur, Türkiye olarak bizim özellikle Mısır'la da, Körfez ülkeleriyle de, Kuveyt ile de, OrtadoÄŸu’daki tüm ülkelerle iyi, dostane, anlayışa dayanan bir beraberliÄŸe, dış politika bakımından ihtiyacımız var.

Madem ki ‘tülbent ıslandı’, bizde tabir odur, en çabuk kuruyacak olan, eski haline gelecek odur, aramızda bir sorun, bir sıkıntı veya bir uzaklaÅŸma durumu varsa, biz Türkiye açısından bunun süratle giderilmesini istiyoruz.

Nasıl olacak bu?

Bu tek taraflı olmaz. Ben de çok iyi biliyorum ki, bu saydığım ülkelerde Türkiye’nin dostluÄŸuna, iÅŸbirliÄŸine, Türkiye’nin kendi ülkeleriyle ilgili dostane düÅŸüncelerine çok ihtiyacı var. O yüzden karşılıklı diyaloÄŸu geliÅŸtirmek suretiyle - ki bizim ziyaretlerimizin bir amacı budur. Ben Mayıs ayında Katar’ı ziyaret ettim, ÅŸimdi Kuveyt’i ziyaret ediyorum, benden sonra DışiÅŸleri Bakanımız gidecek, DışiÅŸleri Bakanımız aynı zamanda Katar’ı ziyaret edecek - Suudi Arabistan, Umman, Bahreyn bütün bu ülkelerle “hadi bakalım ÅŸu elimizi daha sıkı tutalım, biz birbirimize muhtacız” dememiz gerekiyor. O ülkelerin yönetimlerine, halklarına da ÅŸüphesiz çok büyük ihtiyacımız var.

Åžöyle bir yanlış anlama olabilir, Türkiye’de güçlü bir liderlik var, güçlü bir hükümet var, ekonomisi bakımından çok güçlü, Türkiye sanki kendi rejimini baÅŸka ülkelere ihraç etmeyi düÅŸünen veya bunu örnek göstermeye çabalayan bir ülke gibi algılanabilir. Bu kesinlikle doÄŸru deÄŸil. Bizim ÅŸu anda hiçbir ülkenin rejimi ile bir sıkıntımız yok. OIması da mümkün deÄŸil. BaÅŸka türlü biz insanlarla zaten iliÅŸki de kuramayız.

Burada rejim bakımından, sistem bakımından o halk neyi arzu etmiÅŸse, neyi iÅŸbaşına getirmiÅŸse biz buna saygı duyarız. Ve orada sadece insan haklarının bulunması insanlara karşı, ÅŸiddetle, silahla mukabele edilmemesi, hukukun üstünlüÄŸüne dayalı bir sistem olması bizi memnun eder.

Ne Türkiye’deki sistemi bir baÅŸka ülkeye ihraç etmeye, ne o ülkenin sistemini cebir, zor veya Türkiye’yi örnek göstererek deÄŸiÅŸtirmeye kararlı deÄŸiliz. Böyle bir düÅŸüncemiz yok.

O bakımdan yöneticilerin böyle bir rahatlık içerisinde olması lazım ki, Türkiye’nin güçlü, karizmatik liderliÄŸi elbette bazı halklar tarafından, ülkeler tarafından rol model olarak benimsenebilir. Ama biz ne Türkiye’yi bir baÅŸkasına örnek göstermek ne de o ülkedeki rejimi, sistemi, yönetimi Türkiye’ye benzer hale getirmek iddiasında deÄŸiliz. Mevcut yönetimlerle sıkı bir iÅŸbirliÄŸi yaparız sadece insan hakları baÄŸlamında o ülkelerde huzur, güven ve istikrar olmasını isteriz.

 

[FotoÄŸraf: Osman Baytürk / Al Jazeera Türk]
 

 

Körfez ülkeleriyle iliÅŸkilerin soÄŸumasının nedenlerinden biri Mısır’daki yönetim deÄŸiÅŸikliÄŸine ve Ä°hvan’a bakış açısı farklılığı. Türkiye’nin, hükümetinizin Ä°hvan’a bakışı nedir?

Herkes memnun ve müsterih olsun, biz terörden en çok zarar gören bir ülke olarak hiçbir terör örgütü ile iÅŸbirliÄŸi yapmayız. Ve bütün terör örgütleriyle ciddi bir mücadele yaparız. Hem anladıkları dilden hem de diÄŸer unsurlar bakımından.

Terörle mücadele bir ülkenin tek başına yapıp da baÅŸarabileceÄŸi bir konu da deÄŸildir. Terörle mücadelede ortak hareket etmeliyiz. Güçlerimizi birleÅŸtirmeliyiz, istihbarattan, silahlı mücadeleden, diÄŸer siyasi bütün unsurları içine alacak ÅŸekilde.

Ancak terör örgütü olmayan, kuruluÅŸ, yapısı, amaçları bakımından da, ÅŸiddeti ve silahı tercih etmeyen örgütleri bunun dışında tutmamız lazım.

Ä°hvan hareketine farklı bakılabilir. Ancak Hasan El Benna’dan bu yana benim ÅŸahsi düÅŸüncem, bu 40’lı yıllardır, 50’li, 60’lı yıllardır, Cemal Abdulnasır, Abdülkadir Udeyh’ler, Seyyid Kutup’lar, Muhammed Kutup’lar, Gazali’ler ÅŸiddeti tercih etmemiÅŸlerdir, benim bildiÄŸim kadarıyla.

Ha bunların içinden daha sonra kendilerine Ä°hvan süsü vererek terör olayı yapanlar varsa, silahı tercih edenler varsa, öldürme olaylarına katılanlar varsa, baÅŸta söylediÄŸim gibi, terör örgütlerine nasıl bakıyorsak, onlara da öyle bakarız.

Bugünkü Müslüman KardeÅŸler'e nasıl bakıyorsunuz?

Mısır ölçeÄŸinde bakacaksak olaya, Ä°hvan seçimlere katılmıştır. Yani bir siyasi parti olarak, siyasi güç olarak. Terör örgütü olsaydı seçimlere katılmasına imkân ve izin vermezlerdi.

Ama maalesef dünyanın pek çok yerinde bu ÅŸekilde yola çıkarak daha sonra bu sistemi benimsemeyen, “böyle olmuyor, silahla bu iÅŸi yapmalıyız” diyen örgütler haline gelmiÅŸ topluluklar da vardır. Ama ben büyük Ä°hvan- ı Müslimin hareketine bakarak onların demokrasi içerisinde, insanların hukukuna dikkat eden, seçimi ve sandığı önceleyen,  halkın desteÄŸi ne kadarsa o kadar temsil etmeye çalışan bir örgüt olarak, bir teÅŸkilat, siyasi bir grup olarak kendilerini görüyorum.

BaÅŸka ülkelerde Mısır’ın dışında farklı yönlere bürünmüÅŸlerse onlarla herkes mücadelesini yapabilir. Ama Ä°hvan hareketine bir bütüncül yaklaşım, global bir bakışla, “bunlar terör örgütüdür” denirse, ben bunun yanlış olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Mısır örneÄŸini gösterebilirim, baÅŸka ülkelerdeki örneklerini de gösterebilirim.

Ä°hvan hareketi kuruluÅŸundan bu yana zulme uÄŸramış bir harekettir. Pek çoÄŸu öldürülmüÅŸtür. Pek çoÄŸu cezaevlerinde yıllarca kalmıştır, ama hiç birisi mensuplarına “silahlanın, örgütlenin bu iÅŸi bu ÅŸekilde halledin” dememiÅŸtir. Diyenler varsa ben de doÄŸrusu duymak istiyorum.

Katar dışındaki Körfez ülkeleri Sisi'ye açık destek verdi?

Anlayış farklılığının bizi temelde birbirimizden uzaklaÅŸtırmaması gerekir. Çünkü demokratik anlamda, Sayın ErdoÄŸan da, hükümetimiz de, Mursi’nin seçilmiÅŸ bir cumhurbaÅŸkanı olmasına raÄŸmen, kendi emri ve talimatıyla Genelkurmay BaÅŸkanı olarak atadığı Sisi tarafından darbe yoluyla görevinden uzaklaÅŸtırılmasını biz demokrasi adına, seçilmiÅŸ bir cumhurbaÅŸkanına reva görülen bir muamele olarak kabul edemiyoruz. Buna itiraz ediyoruz.
Ä°kincisi siyasi amaçlarla insanların cezaevlerine gönderilmesine, uydurma mahkemelerde yargılanıp, binden fazlasına idam kararı verilmesine de rıza gösteremiyoruz. Bu bizim kalbimizden gelen bir ÅŸeydir. Biz bunun çok acısını çektik. SeçilmiÅŸ hükümetleri silahlı kuvvetler darbe yoluyla iÅŸ başından uzaklaÅŸtırdı. Partilerimiz kapatıldı, ben bunların maÄŸduruyum. Benim siyasi hayatımda 4 defa partim kapatıldı. Biz bunun aynısının baÅŸka bir ülkede yapılmasını doÄŸrusu hiçbir zaman kabul edemeyiz.

Ancak bu olaylar sebebiyle dahi, Mısır hükümetiyle, Mısır devletiyle aramızda iliÅŸkilerin kötü bir noktaya gitmesini de arzu etmeyiz. Bu yüzden bizim bu itirazlarımızı bir kenara koyarak devletten, devlete, hükümetten hükümete çünkü biz halklarla dayanışma içindeyiz. Ama o halkı temsil eden bir devletin bir hükümetin de Türkiye ile iliÅŸkilerinde iyi bir noktada olmasını bütün bu olup bitenler yanında arzu ederiz. Bunun zemini oluÅŸturmamız lazım.

Kuveyt’e gidiyorsunuz. Ajandanızda ne var?

Adalet, Ä°slam Ä°ÅŸleri ve Evkaf Bakanı’nın daveti üzerine inÅŸallah Salı günü orayı ziyaret edeceÄŸim. BaÅŸta Emir olmak üzere bütün önde gelen üst düzey yöneticilerle görüÅŸmelerim olacak. Ayrıca sosyal bazı ziyaretlerim olacak.

Kuveyt ile ticari iliÅŸkilerimiz iyi, yatırımlarımız bakımından da, müteahhitlik hizmetleri bakımından da çok iyi. Siyasi anlamda Kuveyt’in liderlik gücü yüksektir. Körfez Ä°ÅŸbirliÄŸi Konseyi dahili ülkelerle de, BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn ve diÄŸer ülkeler sayılabilir, bunlar içerisinde de önemli bir role sahiptir. Son zamanlarda Körfez Ä°ÅŸbirliÄŸi Konseyi’ndeki bir takım yaÅŸanan sıkıntılı sürecin aşılmasında Kuveyt’in çok önemli bir rolü oldu.

Biz aramızdaki ekonomik, siyasi, ticari iliÅŸkileri daha da güçlendirmek amacını taşıyoruz. Benden birkaç gün sonra da DışiÅŸleri Bakanımız ziyaret edecek. Daha sonra belki daha üst ziyaretleri de gerçekleÅŸtirmiÅŸ olacağız.

IŞİD ile mücadelede Türkiye’nin ortaya koyduÄŸu ÅŸartlar vardı. Bunlar kabul edilmezse, Türkiye ne yapacak?

Suriye üzerinde uçuÅŸa yasak bir bölge olması lazım ki, Suriye ordusunun elindeki uçaklar ÅŸehirleri bombalamasın. Güvenli bir bölge oluÅŸturalım ki, Suriye rejimi orada katliam yapmasın. Åžimdi koalisyon ile biz bunu müzakere ediyoruz.

Prensip olarak koalisyonun bu mücadelesini destekliyoruz. Ancak fiilen de Türkiye’nin hem kendi topraklarındaki üslerin kullanımı bakımından, hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Hava Kuvvetleri’nin ve diÄŸerlerinin bu koalisyon içerisinde önemli roller mutlaka alacağı noktasında deÄŸilim, üstlenmesi bakımından Türkiye’nin üç isteÄŸi var: güvenli bölge, uçuÅŸa yasak bölge ve diÄŸerleri. Bu konuda anlaÅŸmaya varabilirsek bunu süratle harekete geçirebileceÄŸiz.

“Türkiye’nin talepleri kabul edilirse…”

Zannediyorum ÅŸu bir hafta on gün içerisinde CENTCOM’dan ve diÄŸerlerinden, yani bu iÅŸin karargahını yürütenler Türkiye’ye gelecekler. Genelkurmay BaÅŸkanlığımızda görüÅŸmeleri yapıyorlar, devam ediyor.
Ocak ayı baÅŸlarında biz bu iÅŸi fiilen Türkiye’nin talepleri kabul edilirse IŞİD ile ve diÄŸer radikal terör unsurlarıyla mücadelemizi birlikte yapacağız. Bu konuda geliÅŸmeler var. Türkiye prensip olarak reddetmedi ama kendi çıkarlarını da gözetmek durumunda. Bu konuda da hem Suriye’nin içindeki insanların zarar görmesini hem de Türkiye’ye tekrar bir mülteci akını baÅŸlamasını önlemek istiyor.

Çözüm süreci konusunda, sürecin sonunda ne olacak? Kürtlere özerklik verilecek mi? 

Onlar da özerklik istemiyorlar zaten, istemezler. Çünkü baÅŸta yola çıkarken bazı konuların kesinlikle kabul edilemeyeceÄŸi, bunların dile getirilmemesi de söylendi.

Bunlardan birisi Öcalan’ın kendi durumuyla ilgili talepleridir. Bu halkımız tarafından hiçbir zaman kabul görmeyecek ÅŸartlardır. Dolayısıyla,  özerklik dendiÄŸi zaman, onlar açıklama yapmak mecburiyetinde kaldılar, burada yerel yönetimleri kastettiklerini ifade ettiler. Yerel yönetimlerde özerkliÄŸin olması esasen bizim yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bakımından, bizim kendi kabulümüzdür. Ancak siyasi anlamda onların istediÄŸi noktaya gelebilmek için biraz daha sürecin ilerlemesi lazım.

Fethullah Gülen ile ilgili 'kırmızı bülten' gündemde. Öte yandan da muhalif basına ciddi baskı uygulandığı eleÅŸtirileri var.

Fethullah Gülen, Amerika’da, 98’den beri, hemen hemen 20 yıla yaklaşık zamandır ikamet eden ÅŸahsın, bu yapı ile yakın iliÅŸkisi olduÄŸu iddia edildi. Ve ilk defa savcı sulh ceza hâkiminden yakalama kararı çıkarttı. Bu yakalama kararı ÅŸu anlama geliyor: Türkiye içinde olmadığı biliniyor. Ama buna raÄŸmen usûlen bir arama yapılacak. Ondan sonra Türkiye’de olmadığı zapta baÄŸlanacak, hangi ülkede olursa olsun yakalanması amacıyla, INTERPOL aracılığıyla bir kırmızı bülten çıkarılacak.

Burada da niçin arandığı, yakalandığında Türkiye’ye iade edilmesinin ÅŸartlarının var olması lâzım. Bu ÅŸartları INTERPOL’ün baÄŸlı olduÄŸu kurum ciddi bulursa, her ülkede bu bülten ile bir arama yapacak. Yakalarsa, iÅŸi ciddi buluyorsa Türkiye’ye iade edecek.

Bir mahkeme kararı sadece yakalama yönünden var. Yoksa hakkında dava açılmadığı için, çünkü sorgusu yapılmayan bir kiÅŸi hakkında da dava açmak mümkün deÄŸil Türkiye’de, o zaman farklı bir yöntem kullanabilirdi. Adli yardımlaÅŸmadan istifade edebilirdi. Åžimdi sadece yakalanabilmesi ve Türkiye’ye iade edilebilmesi noktasında kırmızı bülten uygulamasına gidilecek ama sonucunu bugünden söylemek mümkün deÄŸil.

AB’den gelen eleÅŸtiri ve CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın tepkisi, Türkiye’nin AB üyelik sürecini etkiler mi?

Sayın cumhurbaÅŸkanımızın, baÅŸbakanımızın da bizlerin de verdiÄŸi tepkiye dikkat etmek lazım. Bir defa; AB bu olay henüz yeni olmuÅŸ, 10  dakika sonra açıklama yapıyor. Belli ki hazırlıklılar bu konuda. Hem hazırlıklı, hem de önyargılı. Bu AB’ye yakışmaz.

Bir defa ÅŸunu yapacak. Türkiye’de bir olay olduysa bu nedendir, sebepleri nedir, niçin olmuÅŸtur kendisi bir araÅŸtırma yapacak. Ondan sonra hükümete soracak Türkiye’de böyle ÅŸeyler oluyor sen ne diyorsun diye. Onun vereceÄŸi cevap tatmin etmeyebilir, AB mantalitesi farklıdır. Ama ondan sonra açıklama yapacak.

Türkiye’de bir olay var. Daha Türkiye’de yaÅŸayanlar bile duymamış olayı. Bir bakıyorsunuz, AB’den en üst düzeyden bir açıklama. Bu sana yakışmaz ki. Sen önyargılısın, hazırlıklısın. Demek ki oradaki lobiler seni etkilemiÅŸ Türkiye’de olacak olayları bile önceden bilen birileri seni hemen kürsünün üzerine çıkarmış ve sana konuÅŸma yaptırıyor. Senin muhatabın Türkiye’deki hükümettir.

Dolayısıyla bu iliÅŸkileri zedeler mi derseniz? Kendileri bilirler. Biz AB’den eleÅŸtiri gelecek diye, Türkiye bağımsız ve özgür bir ülkedir, yolumuzdan dönmeyiz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.